Günümüzde birçok insan zaman zaman kaygı ya da ani korku atakları yaşayabiliyor. Ancak panik bozukluğu ve anksiyete birbirine sıkça karıştırılan, fakat aslında farklı özellikler taşıyan iki ruhsal durumdur. Panik atak, aniden ortaya çıkan yoğun korku nöbetleriyle kendini gösterirken, anksiyete daha uzun süreli ve sürekli devam eden endişe hali olarak tanımlanır. Bu iki durum arasındaki farkları bilmek, hem doğru teşhis hem de etkili tedavi için oldukça önemlidir.
Panik Atak Nedir?
Panik atak, kişinin beklenmedik bir şekilde yoğun korku ve kaygı yaşadığı, genellikle birkaç dakika içinde en yüksek seviyeye ulaşan ani bir psikolojik kriz durumudur. Panik atak sırasında kişi kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı, nefes darlığı, baş dönmesi, terleme ve ölüm korkusu gibi yoğun bedensel ve zihinsel belirtiler hisseder. Bu durum çoğunlukla aniden ortaya çıkar ve kişi, sanki kalp krizi geçiriyormuş gibi şiddetli bir korkuya kapılır. Panik ataklar genellikle belirli bir uyarıcı olmadan gelişebilir, ancak bazen stres, travma veya yoğun kaygı durumları da tetikleyici rol oynayabilir.
Panik atak tek başına bir hastalık olarak kabul edilmez; ancak tekrar eden ataklar ve kişinin bu ataklara yönelik sürekli bir beklenti kaygısı geliştirmesi durumunda panik bozukluğu tanısı konulabilir.

Anksiyete Nedir?
Anksiyete, günlük yaşamın doğal bir parçası olan kaygı ve endişe halinin normalden daha yoğun, sürekli ve yaşam kalitesini bozacak seviyeye gelmiş halidir. Normalde insanlar sınav öncesinde, iş görüşmesinde veya önemli bir karar arifesinde kaygı hissedebilir. Ancak anksiyete bozukluğu olan kişilerde bu kaygı kontrolsüz, uzun süreli ve abartılı bir şekilde devam eder.
Anksiyete, yalnızca zihinsel bir durum değil, aynı zamanda bedensel belirtilerle de kendini gösterir. Sürekli gerginlik, huzursuzluk, uykusuzluk, mide ağrıları, kas gerginliği ve dikkat dağınıklığı sık rastlanan belirtiler arasındadır. Anksiyete, panik bozukluk da dahil olmak üzere farklı alt türleri bulunan bir çatı kavramdır ve kişiyi gündelik yaşamdan koparacak kadar yoğun olabilir.
Anksiyete ve Panik Atak Neden Olur?
Hem panik atak hem de anksiyetenin ortaya çıkışında biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir.
Genetik yatkınlık önemli bir rol oynar. Ailesinde anksiyete bozukluğu veya panik bozukluğu bulunan bireylerde risk daha yüksektir. Beyindeki serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği de bu durumların gelişiminde etkili olabilir.
Stresli yaşam olayları, travmalar, çocuklukta yaşanan istismarlar veya kayıplar da tetikleyici faktörlerdendir. Özellikle yoğun stres, vücudun alarm sistemini sürekli aktif hale getirerek kaygı bozukluklarının ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
Çevresel faktörlerin yanı sıra kişilik özellikleri de etkili olabilir. Mükemmeliyetçi, aşırı sorumluluk sahibi veya kontrol ihtiyacı yüksek kişilerde anksiyete bozukluğu daha sık görülür. Panik atak ise genellikle ani stres durumlarında veya bilinçdışı korkuların aktive olmasıyla kendini gösterir.
Panik Atak Nasıl Teşhis Edilir?
Panik atak tanısı koymak için öncelikle kişinin yaşadığı belirtilerin detaylı olarak değerlendirilmesi gerekir. Psikiyatri uzmanları, bireyin atak sırasındaki fiziksel ve duygusal deneyimlerini dinler ve bu belirtilerin kalp krizi veya başka bir tıbbi hastalıktan kaynaklanmadığını belirlemek için bazı testler yapabilir.
Teşhis sürecinde en önemli kriter, kişinin en az birkaç kez tekrarlayan beklenmedik panik ataklar yaşaması ve bu atakların tekrar edeceğine dair yoğun bir kaygı taşımasıdır. Ayrıca panik ataklar sonrasında kişi günlük hayatında ciddi kısıtlamalar yapmaya başlarsa panik bozukluğu ihtimali güçlenir.
Anksiyete Nasıl Teşhis Edilir?
Anksiyete teşhisi, kişinin sürekli kaygı yaşaması, bu kaygının en az altı ay boyunca devam etmesi ve günlük işlevselliğini bozması durumunda konulur. Psikiyatristler genellikle ayrıntılı bir ruhsal değerlendirme yapar ve anksiyetenin kaynağını anlamak için kişinin yaşam öyküsünü, stres faktörlerini ve düşünce kalıplarını inceler.
Anksiyete teşhisinde ayrıca uykusuzluk, dikkat dağınıklığı, kas gerginliği, sürekli endişe hali gibi belirtilerin yoğunluğu da dikkate alınır. Fiziksel hastalıklarla karıştırılmaması için kan testleri, tiroid fonksiyon testleri veya diğer laboratuvar incelemeleri de yapılabilir.

Panik Bozukluğu ve Anksiyete Arasındaki Farklar
Panik bozukluğu ve anksiyete birbirine benzeyen ancak farklı özellikler taşıyan ruhsal bozukluklardır. Anksiyete, daha çok sürekli kaygı ve endişe haliyle kendini gösterirken panik bozukluğu ani ve yoğun korku krizleriyle ortaya çıkar.
Panik bozukluğu olan kişilerde ataklar kısa sürede başlar ve genellikle 10-20 dakika içinde zirve yapar. Anksiyete ise günlerce, haftalarca hatta aylarca süren bir gerginlik ve huzursuzluk halidir. Panik ataklar daha çok fiziksel belirtilerle öne çıkarken, anksiyete zihinsel yorgunluk, sürekli düşünce yoğunluğu ve genel huzursuzlukla kendini belli eder.
Bir diğer fark ise beklenti kaygısıdır. Panik bozukluğu olan bireyler, “ya tekrar panik atak geçirirsem” korkusuyla yaşamaya başlarlar. Anksiyete bozukluğu olan kişilerde ise kaygının konusu genellikle belirsizdir ve sürekli değişebilir.
Anksiyete Panik Atağa Neden Olabilir mi?
Anksiyete ile panik atak arasında güçlü bir ilişki vardır. Uzun süre devam eden yoğun anksiyete, kişiyi panik atağa daha yatkın hale getirebilir. Kaygı bozukluğu yaşayan bir birey, yoğun stres anlarında kalp çarpıntısı, nefes darlığı gibi belirtileri yanlış yorumlayarak panik atağa girebilir.
Ayrıca anksiyetesi yüksek olan kişilerde “felaketleştirme” eğilimi sık görülür. Küçük bir bedensel belirtiyi abartılı şekilde algılamak, panik atağın tetiklenmesine neden olabilir. Dolayısıyla anksiyete ve panik atak arasında çift yönlü bir ilişki bulunur; anksiyete panik atakları tetikleyebilir, panik ataklar da kişinin kaygı düzeyini artırarak anksiyeteyi besleyebilir.
Panik atak ile başa çıkmak için 5 etkili teknik hakkında bilgi almak için tıklayın.
Panik atak genellikle 10-20 dakika içinde zirve yapar ve toplamda yaklaşık 30 dakika sürebilir. Sonra hiçbir şey yapılmasa dahi kendiliğinden geçer. Şayet uzuyorsa ya da sizin ataklarınız daha uzun sürüyorsa bedeninizle yaptığınız içsel mücadele süreci uzatıyordur. “Kabul” konusunda psikoeğitim alın. Evet, genetik yatkınlık panik bozukluğunun gelişmesinde rol oynayabilir. Ailede benzer sorunlar varsa risk artar. Ama tek bu sebeple açıklanamaz. Hayır, her zaman şart değildir. Hafif vakalarda psikoterapi yeterli olabilir. Ancak orta ve şiddetli anksiyete de ilaç tedavisi önerilebilir. Kalp krizi genellikle eforla artan göğüs ağrısı ve sol kola yayılan baskı hissiyle ortaya çıkar. Panik atakta ise yoğun korku ve nefes darlığı öne çıkar. Evet, doğru tedavi ve yaşam tarzı düzenlemeleri ile anksiyete kontrol altına alınabilir ve belirtiler tamamen kaybolabilir. Kişinin nefesini düzenlemesine yardımcı olunmalı, sakin bir ortam sağlanmalı ve güven verici bir şekilde yanında olunmalıdır. Evet, çocuklarda da görülebilir. Akademik baskı, aile içi sorunlar veya travmatik olaylar anksiyeteyi tetikleyebilir. Tedavi edilmeyen panik bozukluğu, sosyal fobi, depresyon ve işlev kaybına yol açabilir. Evet. Yoğun anksiyete yaşayan kişilerde panik ataklar daha sık ortaya çıkabilir. Genellikle bayılma olmaz. Ancak yoğun kaygı, tansiyon düşüklüğü ile birleşirse nadiren bayılma yaşanabilir. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), farkındalık temelli terapiler ve EMDR yaygın olarak kullanılmaktadır. Yoğun stres, aşırı kafein tüketimi, uyku düzensizliği, travmalar ve aşırı yorgunluk panik atağı tetikleyebilir. Evet. Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli uyku ve stres yönetimi teknikleri anksiyeteyi önemli ölçüde azaltabilir.Panik atak ne kadar sürer?
Panik bozukluğu genetik midir?
Anksiyete tedavisinde ilaç kullanmak şart mı?
Panik atak ile kalp krizi nasıl ayırt edilir?
Anksiyete tamamen geçer mi?
Panik atak sırasında ne yapılmalı?
Anksiyete çocuklarda da görülür mü?
Panik bozukluğu tedavi edilmezse ne olur?
Anksiyete ve panik atak aynı anda yaşanabilir mi?
Panik atak geçiren kişi bayılır mı?
Anksiyete için hangi psikoterapi yöntemleri etkilidir?
Panik atak tetikleyicileri nelerdir?
Anksiyete için yaşam tarzı değişiklikleri işe yarar mı?
